![]() |
||
Şeytanın Namazı Engelleme Metodları … 1) Kul namaz kılmak isteyince, ona vesvese veririm. Henüz vakit var, meşgulsün, işini bitir, sonra kılarsın, derim 2) Namazını geciktiremezsem, insan şeytanlarından birini yollarım ve namazını geciktiririm 3) Onu da yapamazsam, o kula namazda musallat olurum. - Sağa bak, sola bak, - derim, bakınca da yüzünü okşar, alnından öperim. Sonra da „namazın bozuldu” diye vesvese verir namazdan çıkarırım 4) Sağa sola baktıramazsam, yalnız başına namaz kıldığında yanına giderim. çabuk kılmasını emrederim. Horozun yem yediği gibi çabukça kıldırırım 5) Bunu da yaptıramazsam, cemaâtle namaz kılarken, başına bir gem takarımm ve başını imamdan önce secde ve rükûya götürürüm ve namazını bozarım. 6) Bunu da yaptıramazsam, namazda parmaklarını çıtırdatmasını emrederim. Böylece beni tesbih eder 7) Miskinlere, zavallılara giderim, namazı bırakmalarını emrederim. -Namaz size göre değil, siz rızkınıza bakin, isinizde calisin derim 8 ) Hastalara giderim, hastaya zorluk yoktur, iyi olunca kılarsın derim. Hattâ, hastayı isyân ettirir, küfre bile sokarım ----------------------------------------- Yüce Allah Kur’an’da namazla ilgili olarak; “Namazı kıl! Muhakkak ki namaz, (insanları) fenalıklardan ve kötülüklerden alıkoyar” buyurmuştur.(ankebut 45/29) Namaz kılanlar kıldıkları namazdan istenilen lezzeti alamadıklarını sürekli dile getirirler. Lezzet alamama onları bazen farz olan bu ibadeti terk etmeye kadar götürmektedir. Namaz kılan insanın kıldığı namazdan lezzet almasına da huşu diyebiliriz, kısaca… Huzûr ve huşû' ile kılınan iki rek'at namaz, gâfil (Allahü teâlâyı unutmuş) bir kalb ile akşamdan sabaha kadar kılınan namazdan hayırlıdır. (Abdullah ibni Abbâs) Tevâzû, alçak gönüllülük. Hakk'a boyun eğmek. Korku ve sevgiden meydana gelen edepli hale huşu denir. Cenab-ı Hak MU'minUn süresin de" Muhakkak mü'minler felah buldu, ki onlar namazlarında huşuludurlar. Onlar ki, faydasız işe, boş lafa bakmazlar. Onlar ki, zekâtlarını vermek için çalışırlar," buyurarak, namazlarını huşu ile kılan mü'minlerin felah bulacağını beyan etmektedir. (Muminun süresi Ayet 1-4) O zaman namazda huşu çok önemli bir mevzudur. Mutlaka sağlanması gerekmektedir. Namazda huşunun zıddı gaflettir. Gafletle namaz kılanlar, kur’an da tehdit edilmişlerdir. “Yazıklar olsun O namaz kılanlara ki Onlar kıldıkları namazdan gafildirler”(Maun suresi) Kılınan namazın gafletten kurtarılması ; yalnız Allah için kılındığının şuuruna erişmekle mümkündür. “ ve zikrim için namaz kıl” ( taha : 14) ayeti bunu işaret eder. Yani kılınan namaz Allah’ı hatırlatıyorsa istenilen namazdır. İşte o namaz, sahibini gafletten kurtarır; huşuya yönlendirir. Nitekim Peygamber Efendimiz(S.A.V):" Kul namaza durduğu zaman, ancak Hz. Allah'ın huzurundadır. Sağa-sola iltifat ederse, Hz. Allah; " Kime iltifat ediyorsun ? Benden hayırlısına mı ? Bana dön ey âdemoğlu! Çünkü ben iltifat ettiğin şeyden daha hayırlıyım" buyurur. (Ruhül Beyan cilt 6 sahife 67) ” Namazda huşu nasıl sağlanabilir? ” “Namazın dışında huşuyu sağlarsanız o zaman namazda da huşuyu sağlarsınız.” Bu nasıl olur diye sorulunca, O da konuya şöyle bir açıklık getirmişti: ”İnsan kalbini fotoğraf stüdyolarındaki banyo odasına benzetirsek, makine ila çekilen pozlar banyoda tüm detaylarıyla meydana nasıl çıkarsa; Namazda da namaz dışında meşgul olduğunuz şeyler gönlünüze gelir. Sizi meşgul eder. Namazın dışında dünya ile meşgul olur. Zamanınızı boş ve gereksiz şeylerle geçirirseniz, namaza durunca da gönlünüzün, gözünüzün ve diğer azalarınızın yaşadıkları şeyler kalbinize gelir ve sizi meşgul eder. Bu haldeyken namazda huşuyu sağlayamazsınız. Eğer namazın dışında hayırla, hasenatla, iyiliklerle, zikirle vel-hâsıl Allah’la meşgul olursanız; namazda da Allah’la meşgul olur ve istenilen huzuru yani huşuyu yakalamış olursunuz. İşte O namaz, seni Allah’ı anmaya yöneltir. Maksat hâsıl olur .“ Behlüldane hazretlerine huşu hakkında soru sorarlar. O da Padişah Harun Reşid’e “Getirin bu adama, ağzına kadar doldurulmuş bir tuluk zeytinyağı verin. Birkaç asker verip, Şehrin sokaklarını dolaştırın. Eğer bir damla yağı yere dökerse, başını vurun” der. Hikmetini anlamazlar ama mutlaka bizim Behlüldane bir şeyler anlatacak diye, dediğini yapmağa koyulurlar. Adamcağız denildiği şekilde gönderilir. Bir süre sonra adam salimen döner. Behlüldane sorar”Anlat bakalım şehrin sokaklarında neler gördün ? Adam cevap verir: “ Ben tuluktaki zeytinyağından başka hiçbir şey görmedim.” Behlüldane tekrar sorar “ Ama nasıl olur, falan yerde düğün dernek vardı; davullar zurnalar çalıyordu nasıl görmez, nasıl duymazsın” Adam ”Aman efendim bana öğle bir dert verdiniz ki başımın kesilme korkusundan başka bir şey ne duydum, ne de gördüm.” Behlüldane Hazretleri hikmetli sözünü kondurur: “Namaz kılarken Azrail’in kılıcını başında bekler vaziyette ; Bu namazdan sonra canını teslim alacağını hayal edersen, başka bir şey hatırına gelmez. Sende o zaman huşu içinde namazını kılarsın.” Allah’ın huzurundaymış gibi namaz kılmanın yolu, demek ki gayretle bulunabilirmiş. Bize düşen bu bilge insanların tarif etmeye çalıştıkları yollardan giderek namazda huşu haline erişmek olmalıdır. Allah cümlemize huşu ile namazlar kılmamızı nasip eylesin. Âmin! Yüce Allah Kur’an’da namazla ilgili olarak; “Namazı kıl! Muhakkak ki namaz, (insanları) fenalıklardan ve kötülüklerden alıkoyar” buyurmuştur.(ankebut 45/29) Namaz kılanlar kıldıkları namazdan istenilen lezzeti alamadıklarını sürekli dile getirirler. Lezzet alamama onları bazen farz olan bu ibadeti terk etmeye kadar götürmektedir. Namaz kılan insanın kıldığı namazdan lezzet almasına da huşu diyebiliriz, kısaca… Huzûr ve huşû' ile kılınan iki rek'at namaz, gâfil (Allahü teâlâyı unutmuş) bir kalb ile akşamdan sabaha kadar kılınan namazdan hayırlıdır. (Abdullah ibni Abbâs) Tevâzû, alçak gönüllülük. Hakk'a boyun eğmek. Korku ve sevgiden meydana gelen edepli hale huşu denir. Cenab-ı Hak MU'minUn süresin de" Muhakkak mü'minler felah buldu, ki onlar namazlarında huşuludurlar. Onlar ki, faydasız işe, boş lafa bakmazlar. Onlar ki, zekâtlarını vermek için çalışırlar," buyurarak, namazlarını huşu ile kılan mü'minlerin felah bulacağını beyan etmektedir. (Muminun süresi Ayet 1-4) O zaman namazda huşu çok önemli bir mevzudur. Mutlaka sağlanması gerekmektedir. Namazda huşunun zıddı gaflettir. Gafletle namaz kılanlar, kur’an da tehdit edilmişlerdir. “Yazıklar olsun O namaz kılanlara ki Onlar kıldıkları namazdan gafildirler”(Maun suresi) Kılınan namazın gafletten kurtarılması ; yalnız Allah için kılındığının şuuruna erişmekle mümkündür. “ ve zikrim için namaz kıl” ( taha : 14) ayeti bunu işaret eder. Yani kılınan namaz Allah’ı hatırlatıyorsa istenilen namazdır. İşte o namaz, sahibini gafletten kurtarır; huşuya yönlendirir. Nitekim Peygamber Efendimiz(S.A.V):" Kul namaza durduğu zaman, ancak Hz. Allah'ın huzurundadır. Sağa-sola iltifat ederse, Hz. Allah; " Kime iltifat ediyorsun ? Benden hayırlısına mı ? Bana dön ey âdemoğlu! Çünkü ben iltifat ettiğin şeyden daha hayırlıyım" buyurur. (Ruhül Beyan cilt 6 sahife 67) ” Namazda huşu nasıl sağlanabilir? ” “Namazın dışında huşuyu sağlarsanız o zaman namazda da huşuyu sağlarsınız.” Bu nasıl olur diye sorulunca, O da konuya şöyle bir açıklık getirmişti: ”İnsan kalbini fotoğraf stüdyolarındaki banyo odasına benzetirsek, makine ila çekilen pozlar banyoda tüm detaylarıyla meydana nasıl çıkarsa; Namazda da namaz dışında meşgul olduğunuz şeyler gönlünüze gelir. Sizi meşgul eder. Namazın dışında dünya ile meşgul olur. Zamanınızı boş ve gereksiz şeylerle geçirirseniz, namaza durunca da gönlünüzün, gözünüzün ve diğer azalarınızın yaşadıkları şeyler kalbinize gelir ve sizi meşgul eder. Bu haldeyken namazda huşuyu sağlayamazsınız. Eğer namazın dışında hayırla, hasenatla, iyiliklerle, zikirle vel-hâsıl Allah’la meşgul olursanız; namazda da Allah’la meşgul olur ve istenilen huzuru yani huşuyu yakalamış olursunuz. İşte O namaz, seni Allah’ı anmaya yöneltir. Maksat hâsıl olur .“ Behlüldane hazretlerine huşu hakkında soru sorarlar. O da Padişah Harun Reşid’e “Getirin bu adama, ağzına kadar doldurulmuş bir tuluk zeytinyağı verin. Birkaç asker verip, Şehrin sokaklarını dolaştırın. Eğer bir damla yağı yere dökerse, başını vurun” der. Hikmetini anlamazlar ama mutlaka bizim Behlüldane bir şeyler anlatacak diye, dediğini yapmağa koyulurlar. Adamcağız denildiği şekilde gönderilir. Bir süre sonra adam salimen döner. Behlüldane sorar”Anlat bakalım şehrin sokaklarında neler gördün ? Adam cevap verir: “ Ben tuluktaki zeytinyağından başka hiçbir şey görmedim.” Behlüldane tekrar sorar “ Ama nasıl olur, falan yerde düğün dernek vardı; davullar zurnalar çalıyordu nasıl görmez, nasıl duymazsın” Adam ”Aman efendim bana öğle bir dert verdiniz ki başımın kesilme korkusundan başka bir şey ne duydum, ne de gördüm.” Behlüldane Hazretleri hikmetli sözünü kondurur: “Namaz kılarken Azrail’in kılıcını başında bekler vaziyette ; Bu namazdan sonra canını teslim alacağını hayal edersen, başka bir şey hatırına gelmez. Sende o zaman huşu içinde namazını kılarsın.” Allah’ın huzurundaymış gibi namaz kılmanın yolu, demek ki gayretle bulunabilirmiş. Bize düşen bu bilge insanların tarif etmeye çalıştıkları yollardan giderek namazda huşu haline erişmek olmalıdır. Allah cümlemize huşu ile namazlar kılmamızı nasip eylesin. --------------------------------------- NAMAZLARINDA GEVŞEK DAVRANANLARI BEKLEYEN MUSİBETLER!!!... Hazreti Ali Radıyallahu Anh'dan gelen bir rivayette Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Selem efendimiz şöyle buyurdu: "Bir kimse, namazına gevşek davranırsa Allah–ü Teâlâ; o kimseye, on beş çeşit ceza verir. Şöyle ki: *Altı tanesi ölümden evvel... *Üç tanesi ölüm anında… *Üç tanesi kabirde… *Üç tanesi kabirden çıkarken… Ölümden evvel, başa gelecek altı musibet şunlardır: 1–İsmi salih zatların arasından silinir. 2–Hayatının uğur ve bereketi kalkar. 3–Rızkında bereket olmaz. 4–Namazını tamamlayıncaya kadar, yaptığı hayır işlerden hiç biri kabul edilmez. 5–Duası, makbul olmaz. 6–Salih zatların dualarından nasibi olmaz. Ölüm anında başına gelecek üç musibet şunlardır: 1–Susuz ölür. Yedi denizi boğazından aşağı akıtsalar, yine suya kanmaz. 2–Aniden gelen gafil ölümü ile ölür. 3–Kendisini bir ağırlık basar. Dünyanın demiri, odunu, taşları onun omuzlarına yüklenmiş gibi olur. Kabirde başına gelecek musibetler; 1. Kabir sıkar. 2. Kabri karanlık olur. 3. Sorgu suale cevap vermesi ayıplı olur. Kabirden çıkarken, karşılaşacağı musibetler: 1.Allah–ü Teala'nın huzuruna çıktığında kendisini gazaplı bulur. 2. Çetin bir hesaba çekilir. 3. Allah–ü Teâlâ'nın huzurundan ayrılınca, doğruca cehenneme gider. Ancak, Allah–ü Teâlâ onu affederse kurtulur. İBADETLE GEÇİRİLECEK GECELER Rivayet edilmiştir ki, ibadetle geçirilmesi müstahab olan geceler on dört adettir. 1–Muharrem ayının ilk gecesi. 2–Aşura gecesi. 3–Receb ayının ilk gecesi. 4–Receb ayının on beşinci gecesi. 5–Receb ayının yirmi yedinci gecesi. 6–Şaban ayının on beşinci gecesi. 7–Arefe gecesi. 8–9–İki bayram geceleri. 10–14-Ramazan ayından beş gece. Bunlar, ramazan ayının son on günündeki tek gecelerdir. Ramazanın 21, 23, 25, 27, 29 geceleri. YEDİ GÜN VARKİ ONLARIDA FIRSAT BİLMELİ Rivayet edilir ki, yedi gün var ki bunlarda virdler okumayı, ibadete devamlı olmayı müstahap saymışlardır. 1–Arife günleri 2–Aşura günü. 3–Şabanın on beşinci günü. 4–Cuma günleri 5–İki bayram, ramazan ve kurban bayramı günü. 6–Zilhicce ayının onuncu günü. 7–Teşrik günleri, kurban bayramındaki tekbir alma günleri. Bilhassa, ramazan ayı ve cuma günleri üzerinde çok durulmuştur. Bu manada, Hazreti Enes Radıyallahu Anh'tan gelen bir rivayette, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Selem Efendimizin şöyle buyurdu: "Cuma günü, iyi bir şekilde geçerse, haftanın diğer günleri iyi geçer. Ramazan ayı iyi geçtiği takdirde; senenin kalan günlerinin tümü iyi geçer." ARABADA HANGİ NAMAZLAR KILINIR? Farz namazları, sabah namazının sünneti ve vitir namazı hariç bunların dışında nafileleri arabada seyir halinde baş imasıyla kılmak caizdir. Mesela kuşluk vakti yolculuk yapıyoruz; arabada abdestimiz varsa oturduğumuz yerde tekbir alır rükûda başımızı biraz eğer, secde de ise biraz daha fazla eğip namazımızı bu şekilde kılarız. Arabanın gittiği yöne doğru namaz kılınabilir. Kıbleye dönülürse iyi olur. Mümkün değilse şart değildir. Bir diğer misal öğle namazını kılacağız. Acelemiz var o zaman öğlenin ilk sünnetini arabada kılar indiğimiz yerde farzı kılar arabaya binip son sünneti de arabada kılıp namazımızı bu şekilde tamamlar ve tesbihatımızı arabada çekeriz. Dinimizin kolaylıklarından böylece istifade etmiş oluruz. DÖRT ŞEY KALBİ NURLANDIRIR Rivayet edilir ki dört şey müminin kalbini nurlandırır. 1–Kur'an–ı Kerim'i (devamlı) okumak 2–Gece namazı kılmak 3–Salih kullarla beraber olmak 4–Mideyi aç bırakmak BEŞ ŞEY KALBİ ÖLDÜRÜR Rivayet edilir ki; beş şey kalbi öldürür: 1– Çok yemek 2– Zulüm etmek 3– Namazı vakitsiz kılmak. Yani ilk vakitte kılmamak 4– Sol elle yemek içmek 5– Yalan söylemek NAMAZ İÇİN BAZI HATIRLATMALAR "Erkeklerin başı açık namaz kılmaları mekruhtur." "Adak meşru, şart meşru değilse şart kaldırılır, adak yerine getirilir. Namazı mekruh vakitte kılmayı adamakla namaz meşru, vakit meşru değildir. Vakit kaldırılır dilediği vakitte adak olan namazını kılar." "Cuma farzdır. İnkâr eden kâfir olur. Hastaya, kadına, yolcuya, çocuk ve köleye farz değildir. Cumayı kılması gerekirken kılmayanın kalbi mühürlenir. Darul harp meselesi şer'i bir hüküm olmadığından hükmü değiştirmez. Efendimiz aleyhissalâtü vesselâm Mekke'den hicret edip Medine'ye varmadığı halde seferi durumunda olduğu ve İslam devletinin bulunmadığı Küba mevkiinde ilk Cuma namazını kıldırması, Cuma namazının şartları ne olursa olsun kılınmasının ehemmiyetini gösterir." "Hatım Kâbe'ye dâhildir. Rabbimizin bu ümmete olan lütfundandır ki Kâbe'nin alanı olarak Kâbe'nin dışında bırakıldı. Orada namaz kılan Kâbe'de namaz kılmıştır. Doksan küsur peygamberin orada metfun olduğu rivayet edilir. Kâbe ile Makam'ı İbrahim veya zemzem arasında yetmiş peygamberin metfun olduğu görüşü de vardır." "Namaz dünyadan daha ağırdır. Dağlar ayakta tesbih ederler. Bütün hayvanlar canlılar rükû halinde, nebatat ve ağaçlar secde halinde, göklerde yere bağlı olduğundan secde halindedirler. İşte namaz kıyamda bütün dağların, rükû da bütün canlıların, secde bütün nebatatın tesbihatını aynı anda yapmış olur. Onun için namaz dünyadan ağır yani büyüktür." "Bu ümmetin bir günlük namazı önceki ümmetlerin 400 yıllık ibadetinden üstündür." "İmam–ı Azam şehitler hakkındaki görüşü şöyledir: 'Şehitlerin cenaze namazı kılınır. Bu namaz günahlarının affı için değil, onların kerameti için kılınır' demiştir." "Bir gün Sultan Murat Han cemaate namaz kıldırırken, "Allah'ü Ekber" diyerek tekbir alır ve ellerini bağlamadan salar ve tekrar tekbir alır. Ardından yine ellerini bağlamadan tekbir alır ve üçüncüde ancak ellerini bağlar. Nihayet namaz bitince cemaatten kendisine: "Ey Hünkârım! Bu görülür iş değildir, neden üç tekbirle namaza başladınız?" diye sorarlar. Sultan Murat Han: "İlk iki tekbirde karşımda Kâbe'yi göremedim. Ancak üçüncüde Kâbe'yi görebildim" diye cevap verdi. "Bir insan beş vakit namazını cemaatle kılsa, zekâtını verse, hacca gitse, Allah Celle celâlühü'nün emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçsa ve ben dünyayı sevmiyorum dese doğru söylemiştir. SIRAT KÖPRÜSÜ ÜZERİNDEKİ DURAKLAR Cehennem köprüsü üzerinde sekiz durak yeri vardır. Kul, bu yerlerde durdurulur ve çeşitli sorgulara tabi tutulur. Birinci durak: Bu durakta, kula imandan sorulur. Şayet imanını kurtaran mümin ise, orada tutulmaktan kurtulur, imanını kurtaramaz ise, cehenneme aşağı yuvarlanır. İkinci durak: Birinci duraktan kurtulan, ikinci durağa gelir ki, burada abdestten ve namazdan sorguya çekilir. Bunlarda kusurlu görülürse cehenneme düşer. Şayet abdesti, rükûu ve secdeleri ile namazı tamam bulunursa kurtulur. Üçüncü durak: Bu durakta zekâttan sorulur. Şayet dünyada iken, zekâtını tam vermiş ise, buradan kurtulur. Şayet vermemiş ise, cehenneme düşer. Dördüncü durak: Bu durakta oruçtan sorguya çekilir. Şayet orucunu tam tutmuş ise, buradan da kurtulur. Beşinci durak: Bu durakta da, hacdan ve ömründen sorguya çekilir. Bunları da dünya hayatında iken yerine getirmiş ise, kurtulur. Altıncı durak: Bu durakta da, kendisine verilen emanetlerden sorguya çekilir. Şayet emanete hıyanet etmemiş ise, kurtulur. Yedinci durak: Burada, gıybetten, söz gezdirmekten, bühtan ve iftira atmaktan sorguya çekilir. Şayet gıybet edip anlatılanları yapmamış ise, kurtulur. Sekizinci durak: Bu durakta da haram yemekten sorulur. Şayet haram yememiş ise, kurtulur. Eğer haram yemiş ise, cehenneme düşer. ---------------------------------------- Bir gün Peygamber efendimiz cemaate namaz kıldırırken sahabelerden biri rabbene lekel hamd'dan sonra - hamden kesiran tayyiben mübaraken fihi- demiş Peygamber (s.a.v.) efendimiz namaz bittikten sonra o cümleyi kimin söylediğini sorar. Sahabe de yanlış bir şey söylediğini zannederek bendim Ya Rasulallah yanlış bir şey mi söyledim der. Peygamberimiz'de( s.a.v.) hayır yanlış bir şey söylemedin aksine öyle güzel bir şey söyledin ki sevabını yazmak için 12 bin melek harekete geçti der.arkadaslar bu sahih bir hadistir inşaallah ezberleyip bizde namazımızın içinde okuyalım. bütünü: RABBENA LEKEL HAMD HAMDEN KESİRAN TAYYİBEN MÜBARAKEN FİHİ --------------------------------------- O halde sabah namazını kaçırmayın. Düşünün, tekbir alıyorsunuz, melekler şahit, rûkua gidiyorsunuz melekler şahit, secde anındasınız yine melekler şahit. Sabah namazını ne sıklıkla kılarsınız? Hiç kaçırmamaya mı dikkat edersiniz yoksa arada bir kılmaya mı çalışırsınız? Şayet gönlü ötelere açık kullardansanız harika, yok eğer dikkatli değilseniz sabah namazını kılma hususunda, gelin, nimetten faydalanma adına, beraberce Yüce kitabımıza kulak verelim: “Güneşin batıya kaymasından, gecenin karanlığına kadar, belli vakitlerde namaz kıl, özellikle de sabah namazını. Çünkü sabah namazında gece ve gündüz melekleri hazır bulunur (şahit olurlar). (İsra Sûresi, 78) Acaba Rabbimiz sabah namazına neden bu kadar önem veriyor? Çünkü, kalbin ulvî olan her güzelliğe açık olduğu en huzurlu vakittir bu vakit. Çünkü, başlanacak olan yoğun ve yeni bir güne hazırlanmanın en doğru ve bereketli olduğu vakittir bu vakit. Çünkü tefekkür için en uygun vakittir bu vakit. Farkına varabilenler için, cennet soluklarının, kalbin derinliklerine kadar nefeslendiği vakittir bu vakit. İnsan bazen taltif görmek ister ya hani. Yaptıklarının, sevdikleri tarafından görülmesini ister. İşte Yüce Allah(c.c.) (cc), kullarına çok büyük bir taltif yapıyor ve o nurdan meleklerini, ibadetimize şahit tutuyor. Düşünün, tekbir alıyorsunuz, melekler şahit, rûkua gidiyorsunuz melekler şahit, secde anındasınız yine melekler şahit. Zikrediyorsunuz Rabbinizi, salatü selamlar gönderiyorsunuz Peygamberinize ve yine melekler yanınızda hazır ve şahit. Gelin dostlar! Sabah namazlarını eğer kılıyorsanız, bu ayeti hatırlayarak, seher vakitlerini daha bir bilinçli idrak edelim. Eğer ki, ihmal ediyorsanız, bugünden tezi yok, beynimizi ve kalbimizi ‘Sabah Namazı Vakti’ne ayarlayalım. Sahi insan ömründe kaç kere sabah namazı kılar ki? Bu bilinmez belki; ama bilinen tek gerçek var ki, o vakitte Allah(c.c.), meleklerini namaz kılan kulunun yanında hazır tutuyor. Haydi kalkın kaçırılmaması gerekli olan sabah namazına ve hissedin o nurdan varlıkları, sağınızda yada solunuzdadır belki kim bilir, dikkatli davranın o halde...!!! ----------------------------------------- NAMAZI KILMAZSAK KALBİMİZ KARARIR” Slm.Aleyküm... Daha önce NAMAZ AĞACI diye güzel bir çalışlma paylaşılmıştı.Elime "benzer bir uygulama örneği" geçti arkadaşlar...Buyrun..Faydalı olması dileği ile...slmlar.... UYGULAMA ŞARTLARI "NAMAZI KILMAZSAK KALBİMİZ KARARIR" HER SAYFA : 1 AY süre... Her sayfa'da 4 BÜYÜK KALP var. Her BÜYÜK KALP 1 haftayı temsil ediyor. S : SABAH NAMAZI Ö : ÖĞLE NAMAZI İ : İKİNDİ NAMAZI A : AKŞAM NAMAZI Y : YATSI NAMAZI 1.TARZ:Kılınmayan her namaz için ilgili kısım siyaha boyanacaktır.Ay sonu NEGATİF sonuç değerlendirilecektir. 2.TARZ:Kılınan her namaz için ilgili kısım yeşile boyanacaktır. Ay sonu POZİTİF sonuç değerlendirilecektir. İKİLİ DEĞERLENDİRME:Kılınmayan her namaz için ilgili kısım siyaha,kılınan her namaz için ilgili kısım yeşile boyanacaktır. Ay sonu GENEL DEĞERLENDİRME yapılacaktır -------------------------------------- Namazın Esrarı Namaz, Allah teâlâ'ya yalvarışın yeri ve hâlis sevginin madenidir. Esrarın meydanları namazda genişler ve ruhların ışıkları onda parıldar. (Sadık Dânâ, Altınoluk sohbetleri, c. 5 s. 79) Namazın bir şekli bir de ruhu vardır ki, her bir şartını rüknünü yerine getirmekle ruhuna eriler. Mesela namazın şartlarından birisi olan abdestin her bir farzında, sünnetinde, edebinde namazın dosdoğru kılınmasına insanı hazırlayan bir sır ve işaret vardır. Abdestle dış organları temizleyen ve günahlardan arındıran kul, namazda nefsini ma'siyetlerden tezkiye, kalbini de kin, nefret, haset... gibi manevi hastalıklardan tasfiye eder. Namazda vücudunu Kabe-i Muazzama'ya çevirdiği gibi, kalbini de bütün varlığıyla Allah'a yöneltir. Hangi namazı kıldığını ve kimin huzurunda bulunduğunu hatırlar. Namazda "Allahü Ekber" diye tekbir alarak başlarken, "en büyük" vasfıyla Allah'ın büyüklükte eşsiz olduğunu, hiçbir mahlukun ibadetine olmadığını düşünür ve Allah'ın büyüklüğünü ve azametini de kalbinde hisseder. Ellerini kulaklara kadar kaldırmak, kulun dünya işlerinin hepsini geriye atarak, dünyaya sırt çevirdiğine ve bütünüyle Allah'ın huzuruna vararak ilahi münacata yöneldiğine işarettir. Tekbirden sonra kulun, efendisi önünde dikildiği gibi Allah'ın huzurunda durur. Ellerini bağlayarak gözlerini yere diker. Hiçbir uzvu kımıldamadan tam bir edeple "Sübhaneke" duasını okur. Tekbir Allah'ın huzuruna girmeye bu dua da Onunla konuşmaya başlamak olur. Daha sonra şeytanlar, vesveseleriyle kalbi huzurdan ayırmaya, insanı şaşırtmaya çalıştıklarından; namaza girişin arkasından " Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım" diyerek gizli düşmanlar olan bu varlıkların şerrinden Allah'ın himayesine sığınır ve rahman ve rahim olan Allah'ın yüce ismiyle Fatiha suresini okumaya başlayarak Allah ile konuşmak şerefini kazanır. Artık kul, Allah ile mükâlemenin sonsuz lezzetini tadar. Bu süredeki mübarek duaların kabulü için "Amin" diyerek sözünü bitirir. Biraz daha Kur'an okuduktan sonra onu yüce zatını saygıyla anıp tekbir getirerek rükûa varır. Rükûda kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayıp, bütün varlıkların kendisine muhtaç olarak sığındığı yüce rabbini "sübhane rabbiyel-azim" yani (yüce rabbimi tenzih ederim) diyerek azamet ve vakar duygusu ile üç defa tespih eder. Kul, bu hareketiyle "Rabbim! Günahkar vücudum senin huzurunda ve önünde eğilmiştir. Şüphesiz Sen ululuk sahibisin, Senin ululuğun önünde ben başımı eğiyorum." Demek ister. sonra rükûdan doğrulur Rabbine hamdını sunar, tekrar tekbir alarak alnını yere koyar. Saygısı son haddine varınca üç defa "sübhane rabbiyel-ala" yani (en yüce olan rabbimi tenzih ederim) diyerek yüce rabbinin büyüklüğünü düşünerek arkası arkasına tespihlerle anar. Bunun arkasından, Rabbine, büyüklüğüne layık bir şekilde hakkıyla ibadet edemediğini itiraf ederek tekbirle başını secdeden kaldırır (Hüseyin Cisri Efendi, Risale-i Hamidiyye, s 115). Fakat secdeden başını kaldırınca, secde halinde daha şerefli ve faziletli bir ibadet olmayacağını düşünerek bir kere daha secdeye varır ve secde etmekten kaçınan şeytana tabi olmayacağını kuvvetle ifade etmek ister. Kul bu secdeleriyle şöyle söylemiş olur. "Ey rabbim! Benim bu en değerli ve şerefli organlarım senin huzurunda, senin bana lütfedip merhamet etmen için yerlere kapanmıştır." Artık başını secdeden kaldırarak ta'zimle oturur. Ettahiyyatü'yü okurken; bir taraftan ondaki engin manaları tefekkür eder, diğer taraftan Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- 'in miracından bir nasip almaya çalışır. Zira secdeden sonra teşehhüdde, enaniyyet perdelerinden kurtulmaya işaret olduğu gibi, Rabbani cezbelerle Hakkın cemalini görmeye vasıl olma işareti de vardır. (Ramazanoğlu Mahmut Sami, Bakara suresi tefsiri, 28) Daha sonra , namazı ümmetine bir hibe olarak getiren Peygamber-i zişana selam okur. Selam verirken sağdaki ve soldaki meleklere de selam verdiğini hatırlar. Sağa, sola selam verişte iki dare selam vermeye işaret bulunduğu gibi, sağdan cennet nimetlerine, soldan da lezzet ve şehvetlere davet eden her cahil davetçiye selama işaret vardır. Şekilciler namazı edadan selamla çıkarlar. Hakikat ehli ise, selamla namazı devam ettirmeye girerler. Nitekim Allah Teala: Onlar namazlarına devam ederler. Buyurmaktadır. (Mearic, 23) Kulun Allah karşısında acizliğini sunan ilk hareketi, ellerini bağlayarak saygıyla durmasıdır. Bu ilerleyerek Allah'ın huzurunda baş eğme (Rükû) şeklinde gelişir. Bu, daha da ilerleyerek onun huzurunda yere kapanmak, başını yere koymak, alnını yere yapıştırmak (secde) şeklini alır. Namazın tamamı işte bu saygı ve duygudan ibarettir. Namazın dış görünüşü içersindeki ruh budur. Bu yüzden de namaz, dünya ve ahiret saadetinin, huzurunun esasıdır. Kaynak: Osman ERSAN, Gözümün Nûru |
![]() |