Kâfirler ile mü'minler arasındaki en önemli fark namaz kılmaktır. Namaz kılmak kâfirlerden ayrılmaktır. Bu konu ile ilgili Hadîs-i Şerif'te mevcuttur. Namaz kılan kişinin imânı daimi tazelenir. Ancak devamlı ve gereği gibi kılmak farzdır. Namazı aklı-başı yerinde olan herkes kılmalıdır. Eğer ayağı sakat ise oturarak, elleri sakat ise kafasıyla, bedeni zorlanıyorsa gözleri ile namaz kılmak gerekir. Kabir'e girdiğimiz zaman ilk namazdan hesaba çekileceğiz. Eğer bir kimse dünya hayatında her türlü hayırlı iş yapsın ancak namaz kılmaya dursun, o kişi cennetlik dahi olsa, kılmadığı vakitler için azap görür. Başka bir deyişle namaz kılınmayan her vakit ahiret yılıyla (ya da dünya yılıyla) binlerce sene azap gerektiren günah olarak yazılır. Dikkat ediniz ki sadece bir vakit için. Şöyle bir hesap yapın kendinizce 1 gün namaz kılınmazsa, 5 vakit namaz terk ediliyor ve belkide yüzbinlerce yıllık günah yükleniyor kişiye. Bu yüzden imkânımız varken olabildiğince namaz ibâdetine çok dikkat etmeli ve sıkı sıkı sarılmalıyızki yüce yaratana hamd etmiş olalım. Yalnız burada dikkat etmemiz gereken bir olay var. Namaz ihlaslı (samimiyetle), Allah'ın rızâsını kazanmak için kılınmalıdır. Azabın şiddetleri "emrin yerine getirilmemesi" yüzündendir. Konuyla İlgili Bazı Hadis-i Şerifler: İman ile küfür arasındaki fark, Namazı kılıp kılmamaktır. [Tirmizi] Duâ rahmetin, abdest namazın, namaz Cennetin anahtarıdır. [Abdullah İbn. Abbas] Dinde namazın yeri, vücutta başın yeri gibidir. [Taberânî, el-Mu’cemu’s-Sağîr, 1/61] İslamın alameti namazdır. Kim ki gönlünü namaza vererek, vakitlerini, sünnetlerini gözeterek namazı eda ederse o mümindir. [Fezâil Amâl] Mazeretsiz ve kasden namaz kılmayanın adını ALLAH C.C. cehenneme gireceklerden biri olarak cehennemin kapısına yazar. [Ebû Nuaym] Kul namaza durduğunda, bütün günahları getirilir.Başı ve omuzları üzerine konulur. Rüku ve secdeye gittikçe dökülür, o insandan ayrılır. [Taberani] Kıyamette kulun ilk sorguya çekileceği ibadet, namazdır. Namazı düzgün ise, diğer amelleri kabul edilir. Namazı düzgün değilse, hiçbir ameli kabul edilmez. [Taberani] Bir mümin namaz kılmaya başlayınca, Cennet kapıları onun için açılır. Rabbi ile arasında bulunan perdeler kalkar. Bu hâl namaz bitinceye kadar devam eder. Riyâzüs Sâlihîn'de zikredilen sahih bir hadis: Peygamber Efendimiz(s.a.v) Cebrâil (a.s.)'la giderken birisinin ötekisinin başına kocaman bir kayayı pat diye vurup, kafasını ezip parçaladığını görüyor. Parçaları yerlere saçılıyor. Fakat Allah(c.c.)'tan tekrar kafası bir araya geliyor... Tekrar vuruyor, tekrar parçalıyor... Tekrar bir araya geliyor, tekrar parçalıyor... Tabii, bu bir azab... Soruyor: - Yâ Cebrâil kardeşim, bu adam buna niçin böyle vuruyor? Bunun sebebi nedir, ne suçu var bu vurulanın? O zaman Cebrâil(a.s.) buyuruyor ki: - Yâ Rasûlallah! Bu adam bu aklıyla dünyada iken duydu, öğrendi namaz kılmanın farz olduğunu; fakat kılmadı. Onun için böyle kafasına kafasına vuruluyor." dedi. Bakınız ki ahirette başımıza kakılıyor. Onun kafasına öyle vuruyor ki kafa parçalanıyor ve toplanıyor ve bir daha vuruluyor. Allah(c.c) bir azab verdim mi daha nicelerini de farklı yöntemlerle helâk eder. Örneğin, cehennem azabında vücudumuz yandıktan sonra artık ölü bir deri olur üzerimizde. Ölü deri ise acıyı hissetmez. Bakın ayeti kerimeye meâlen : Şüphesiz âyetlerimizi inkâr edenleri gün gelecek bir ateşe sokacağız; onların derileri pişip acı duymaz hale geldikçe, derilerini başka derilerle değiştiririz ki acıyı duysunlar! Allah dâima üstün ve hakimdir. (SÛRE-İ NİSÂ 56.âyet) Evet değerli mü'minler. Uyku içinde olmalyalım. Gözümüzü açalım. Bu dünyanın sonu vardır. Herşeyin başlangıcı ve sonu vardır. Sonumuzu düşünelim. Azapta yanmak ya da yanmamak bizim bu dünya da ektiğimiz tohumlar (salih amellerdir). Burada tohum ekmezsek ahirette biçemeyiz, helâk olanlardan oluruz ki Allah korusun bizleri. Ahirette "...Ah, keşke dünyaya geri gönderilsek de bir daha Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve inananlardan olsak..." (SÛRE-İ EN'ÂM,27.âyet) diyenlerden olmayalım Allah korusun. İçerisinde "keşke" geçen âyetleri incelemek isterseniz burayı tıklayın. Hepsi ibret verici.. Allah (c.c.)'ın bize verdiği nimetlere şükrün en iyi ifadesi ilk başta NAMAZ dır. Namaz kılmak isteyen kişi abdestli olmak zorundadır. Nitekim temizlik, dinimizin en önemli esaslarındandır. (Abdest ile ilgili bilgiler için tıklayın.) Ayrıca bkz. Vakitler : Duâlar : Secde Çeşitleri : İbâdet : Dînî Sözlük Namazda yapılması gereken önemli vaziyet ve ifadeler: Niyet : Her kılınacak namazın ayrı-ayrı niyetleri vardır. Niyete başlamadan önce (Esteğfirullâh) tesbihi 3 defa okunup ardından Eûzu-Besmele çekilmesi uygun olur. Tekbir : Alahu-ekber diyerek (erkekler için) < elleri kulak memelerine götürmek > (kadınlar için) < elleri göğüs hizasına götürmek > ve avuç-içi doğrulduğumuz yöne doğru açık durmasıdır. Kıyam : Ayakta durmaktır. Tekbirden sonra ayakta durma hâlidir. Bu durumda iken eller (erkekler için) < göbek-altı > (kadınlar için) < göğüs > hizâsında bağlanır ve secde edilecek yere bakılır. Kıraat : Kıyamda iken Kur'an okumaktır. Kıraat'ın yeri, Tekbir ile Rükû arasındaki okuma zamanıdır. Rükû : Elleri diz kapaklarına gelecek şekilde eğilmek ve (erkekler için) < sırtı düz tutmak > (kadınlar için) < sırtı tam düz değil, meyilli durmaktır > Rükûda iken ayağın baş-parmaklarına bakılarak (Sübhânerabbiyelazîym) tesbihi 3 defa tekrarlanır. Doğrulma (Rükû sonrası) : Rükû tesbihleri çekildikten sonra doğrulma işlemi yapılır. Bu, eller yanda ve ayakta durma şeklinde olur. Bu durumda iken secde yapılacak yere bakılır ve (SemiAllâhülimenhamideh) ve arkasından da (Rabbenâlekelhamd) denir. Secde : Secde yaparken şu sıralama gözönünde bulunmalıdır. İlkönce dizler, sonra eller, sonra burun, sonra alın yere konur. Secdede iken burun kenarlarına veya secde edilen yere bakılarak (Sübhânerabbiyela'la) tesbihi 3 defa tekrarlanır. Ayak baş parmakları kıbleye doğru olmalı ve topuklar birbirine değdirilmelidir. Namazın her rekâtında secde iki defa yapıldığından birinci secdeden sonra oturma vaziyeti alınır ve daha sonra ikinci secde aynen birincisindeki gibi yapılır. Oturuş : Eller ve gözler kucakta, sağ ayak-başparmağı kıbleye bakacak biçimde oturma şeklidir. Normal olarak 2 rekâtta bir oturma işlemi yapılır. Ancak 3 rekatlı namazlarda 2.rekâtta oturulur ve ayağa kalkıp 3.rekât kılınır. Daha sonra yine oturuş biçimi alınır. Örneğin (Akşam namazının farzı ve vitr-vacip namazı gibi). “ Namaz dinin direğidir .” ( Hadisi Şerif ) Hayatımızı kelimelere dökecek olsak onu şu şekilde tanımlaya biliriz . Hayat , vesileler toplamıdır . Dikkatle bakacak olursak hayatımızın vesilelerle örülü olduğunu görmek hiç de zor olmayacaktır .Bir vesileyle doğduk , doğumumuzun vesilesi anne - babamızdı . Bir vesileyle öğrendik , bu vesile öğretmenlerimiz / hocalarımızdı . Bir vesileyle işe girdik , bu vesile bir ahbabımızdı . Bir vesileyle en yakın arkadaşımızı tanıdık . Görüyorsunuz ya hayat hep bir vesile . Bu yazı da niçin sizin namaza başlamanıza vesile olmasın ki . Vesileler bazen fırsattır ve bu fırsatlar iyi değerlendirilmelidir ki sonunda kocaman bir KEŞKE olmasın . İşte bu yazı sizin namaza başlamanıza vesile olması için yazıldı . Bu yazıyı sakin bir kafayla ve sakin bir mekanda okumanız yazıdan alacağınız verimi artıracaktır . Şimdi sizi hayatınızın kararıyla baş başa bırakıyorum . Ve kararınızın bizi sevindirmesini ümit ediyorum . Namaz kılmayı çok istiyorum ama bir türlü kılamıyorum . Bir ara çok güzel namaza başlamıştım ama şimdi kılmıyorum diyorsanız lütfen bu yazıyı çok dikkatli okuyunuz . Merak etmeyin size çok kötü şeylerden bahsetmeyeceğim bilakis size sevineceğiniz ama çok sevineceğiniz bir haber vereceğim . Neyi mi haber vereceğim ? Yazıyı sonuna kadar okuyun anlayacaksınız haberin ne olduğunu . Duydunuz mu ? NLP diye bir bilim var . NLP yani başarının bilimi . İnsanlar nasıl başarılı oluyorlar ? Başarıya ulaşmanın yolu nedir gibi konuları içermekte bu bilim . Yalnız bu bilim daha çok dünyevi ( zengin olma , kariyer sahibi olma gibi ) amaçlar için kullanılmaktadır . Biz de bu bilimin temel prensiplerini kullanarak namaz kılmayan / kılmak isteyip de bir türlü namaza başlayamayan Müslümanlara , bu temel prensiplerle namaz kılmanın hiç de zor olmadığını göstermek istedik . Eğer bir kimse bu prensipleri uygularsa KESİNLİKLE AMA KESİNLİKLE NAMAZ KILANLARDAN OLACAKTIR ! Şimdi bu bilimin temel prensiplerini belirtelim . 1 – “ Bir şeyi bir insan yapabiliyorsa siz de yapabilirsiniz . ” Evet namaz kılan milyonlarca insan var . Bu insanlar namaz kılabildiklerine göre bunu siz de başarabilirsiniz . Söyler misiniz sizin namaz kılan insanlardan neyiniz eksik ? Bakınız o kadar insan namaz kılıyor siz niçin kılmayasınız ki ? 2 – “ Bir şeyi başarabilmek için onu gerçekten istemelisiniz . ” Unutmamak gerekir ki hayatımız isteklerimizden ibarettir . Size istemediğiniz bir şeyi hiç bir baskı kullanmadan kim yaptırabilir veya istemiş olduğunuz bir şeyi kim engelleyebilir ? Şimdi kendi kendinize bir sorun bakalım gerçekten namaz kılmayı istiyor musunuz ? % kaç istiyorsunuz ? % 10 mu , % 20 mi , % 40 mı , % 70 mi yoksa % 100 mü ? Şunu unutmayınız ki bir şeyi başarabilmek için onu % 100 istemek gerekir . Yolda giderken bir mağazada çok güzel bir kazak gördüğünüzü ve onu çok beğendiğinizi düşünelim . O kazağın sizin olması için ne yapmanız gerekir ? O kazağı beğenmek yetmez % 100 istemeniz gerekir ki o kazağı alasınız . Yoksa sadece beğenmek yetmez değil mi ? Beğenip de almadığımız o kadar çok şey var ki . 3 – “ Başarabilmek için o yolda her türlü engeli aşmanız gerekir . ” Her şeyi isteyebilirsiniz ama bazı engellerden dolayı bu isteklerinizi gerçekleştiremezsiniz . Ama istiyorsanız , çok istiyorsanız o engeli aşar ve o isteğinizi yerine getirirsiniz . Başarı yolunda VAZGEÇMEYENLER BAŞARIR . Mağaza örneğine dönersek , çok istiyorsunuz ama kazak pahalı bu sizi engeller mi ? Çok istiyorsanız HAYIR . Veya yanınızda o kadar para yok , ne yaparsınız ? Vaz mı geçeceksiniz ? Hani çok istiyordunuz ? Çok istediğiniz için o kazağı ya mağazaya borçlanıp alacaksınız ya borç bulup alacaksınız ya da paranızı denkleştirdikten sonra alacaksınız ama hiç bir zaman VAZGEÇMEYECEKSİNİZ eğer gerçekten istiyorsanız . Namaz kılmak istiyorsunuz ama şu abdest olmasa . Abdest almak gerçekten istediğiniz halde namaz kılmanıza engel olabilir mi? Veya namaz kılmayı çok istiyorsunuz ama namaz surelerini bilmiyorsunuz . Namaz kılmak için Fatiha suresi ile Kevser suresi yeterlidir ve bu ikisini ezberlemek sizin az bir zamanınızı alacaktır . Namaz kılmak için az bir zamanınızı veremeyecek misiniz ? 4 – “ Başarı yolunda meydana gelen bazı aksaklıklar sebebiyle başarı hedefinizden ASLA VAZGEÇMEYİNİZ . ” Namaz kılmaya başladınız ama bir vakit namazınızı kılmadınız / kılamadınız . Bu durumda yapılması gereken hiç bir şey olmamış gibi namaz kılmaya devam etmenizdir . Arkanıza hiç bakmayın siz hedefinize yönelin . Araba arka cama bakılarak değil ön cama bakılarak sürülür . 5 – “ Hedefinizi ASLA ERTELEMEYİN ! ” Namaz kılmaya başlayacaktınız ama ertelediniz , ertelediniz ne oldu ? Bir türlü namaza başlayamadınız . Ertelemek isteği öldürür ve başarının en büyük düşmanıdır . Namaza başlamak istiyorsanız HEMEN ŞİMDİ başlamalısınız . Eğer ben yarın başlayacağım , akşama başlayacağım , Cuma günü başlayacağım diyorsanız , ben size söyleyeyim KESİNLİKLE BAŞLAYAMACAKSINIZ ! Hz . Peygamber ( s .a .v ) şöyle buyurdu : “ ERTELEYENLER HELAK OLMUŞTUR . ” 6 – “ Başarıya ulaşmak için hedefinizi her zaman canlı tutunuz . ” Namaza başladınız , sizin hedefiniz bu değildi . Siz 5 vakit namaz kılmak istiyordunuz . İşte bunu gerçekleştirebilmek için hedefiniz her zaman canlı olmalı . Bu tıpkı cep telefonuna benziyor . Cep telefonunuz şarzı bulunduğu müddetçe işe yarar . Şarz bitti mi onu şarzetmek lazım ki işe yarasın öyle değil mi ? Namaz da öyle , şarzı bitirmemek lazım , şarz bittiğinde kendimizi namaz konusunda şarzetmemiz gerekir ki bunu yapmazsak işte o zaman namazı bırakırız . Kendimizi bu konuda şarzetmek için sohbetlere gitmeli , namaz kılanlarla birlikte olmalıyız . Sohbetlere gitmek ve namaz kılanlarla birlikte olmak bize her zaman namaz kılma hedefimizi canlı tutacaktır . Hedefinizin canlı kalması için elinizden geleni yapınız çünkü o canlılığını kaybederse hedefiniz can verecektir . 7 – “ Hedefinize ulaşmak için çevrenizdekilere karşı sağır olunuz . ” Siz şimdi namaza başladınız ; arkadaşlarınız , aileniz sizinle dalga geçebilir . “ Ooo Hoca mı oldun? Sen asla 5 vakit namaz kılamazsın . Tamam şimdi kılarsın ama gör bak 3 gün sürmez .” gibi bir sürü laf işitebilirsiniz çevrenizden işte bütün bunlara karşı sağır olun hatta cevap bile vermeyin . Siz hedefinize yoğunlaşın boş verin böyle şeyleri . Siz hedefinizden ASLA AMA ASLA VAZGEÇMEYİN . Evet işte o tarihi an geldi . Şimdi kendi kendimize söz vereceğiz ve böylelikle namaza başlamış olacağız bundan sonra söylediğimiz gibi Namaz kılma idealiniz için , ÜŞENMEYİN , ERYELEMEYİN ve ASLA VAZGEÇMEYİN . “ Şimdi kendi kendime söz veriyorum . Namaz kılacağım ve hiç bir zaman namazı bırakmayacağım . Hiçbir zaman namaz kılma hedefimden vazgeçmeyeceğim .” Söz mü ? SÖZ . Ben inanıyorum ki SEN sözünü yerine getireceksin . Çünkü SEN istedin mi YAPARSI ------------------------------------- Gömlek ya da üstlüğün kollarını yukarıyasıvayıp öylece namaz kılmanın mekruh olduğu fetâvâ kitaplarında belirtilmiştir. Ancak kısa kollu gömlekle namaz kılmakta kerahet yoktur. Çünkü bu durumda kolları sıvayıp gömleğin kolunu yukarıda toplama söz konu­su değildir. Uzun kollu gömleğin kollarını indirmeden o vaziyette tutmakta laubalilik vardır; ama kısa kollu gömlekte bu söz konusu değildir. Bu hususta fazla bir hassasiyete gerek yoktur; önemli olan kalb yatışkanlığı ve gönül huzuru içinde Hakkın huzurunda durup kulluk görevini yerine getirmektir. Dinimiz şekille fazla meşgul ol­maz. Kalbe ve amele bakar. Sıcak bir mevsimde kısa kollu gömlek­le namaz kılanlara dokunmakta yarar yok zarar vardır. Kaldı ki fu-kaha böyle bir kıyafetle namaz kılmaya cevaz vermiştir. Her şeye rağmen uzun kollu gömlekle kılmak takvaya daha yakındır. Gömlek, üstlük ve benzeri bir elbisenin sağ tarafını koltuk al­tından, sol tarafını omuz üzerinden geçirmek suretiyle giyinerek na­maz kılmak mekruhtur. Çünkü böyle yapmakta lâubalilik vardır. Ancak hacda tavaf yapılırken buna cevaz verilmiş, hattâ sünnet sa­yılmıştır. -------------------------------------- Değerli Kardeşimiz; Dilsiz, Sağır Olan, Ya Da Okur-Yazar Olmayan Kimsenin Namazı: Bu ölçüde olan kimselerin niyet getirmesi, sadece kalbinden ye­rine getireceği namazı, ibâdeti geçirmesi kâfidir. Zaten niyetin dil-ile söylenmesi şart değildir. Çünkü niyetin yeri kalbdir. Dört mezhe­bin bunda ittifakı vardır. (Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/236.) Okuma yazma bilmeyen sağır ve dilsizler hakkında uzmanlara başvurulur. Eğer kıraate yetecek kadar bir ayet dahi ezberletilemiyorsa bir ayeti ezberleyip kalben dahi okuyamıyorsa bu takdirde namazın farzlarından olan kıraat o kimseden düşer. Artık namazın diğer şartlarını yerine getirir. Mana olarak dahi bir ayet ezberletilebilirse dilsiz olduğu için kalbinden bu manaları geçirmesi yeterlidir. Eli veya ayağı kesit kimselerden nasıl ki bu uzuvların abdestteki farziyeti düşüyor bunun gibi kıraat de dilsiz olan kimselerden düşer. Namazı terketmeye hiç bir durumda cevaz verilmez. Hayalen dahi olsa namaz kılınır. Selam ve dua ile... Sorularla İslamiyet Editö ---------------------------------------- Değerli Kardeşimiz; Bir mü’min namaz kılarken İlâhî huzura çıkmanın şevk ve heyecanını yaşar. Rabbiyle birlikte olmanın, Ona en yakın bulunmanın zevk ve hazzını tadar. Çünkü, insanın Allah’a en yakın olduğu an namazın en mühim rüknü olan secde ânıdır. İşte böyle bir hâlette bulunan mü’minin namaza hazırlanırken de ayrı bir hassasiyet, itinâ ve titizlik içinde bulunması gerekir. Namazın farz, vacip ve sünnetleri yanında, müstehap ve âdâbına da azamî ölçüde riâyet etmesi onun namazdaki mânevî hisse ve feyzinin derecesini arttıracaktır. Aynı şekilde namazın mânâ ve ruhuna ters düşen, namazı bozan, mekruh kılan davranış ve hareketlerden kaçınmak, uzak durmak da o nisbette namazın sevap ve faziletini çoğaltacaktır. Namaz kılarken insanın işlemiş olduğu mekruh sayılan birtakım davranışlar vardır. Bunların bir kısmı vacip veya sünnet-i müekkedenin terkiyle meydana gelir ki, bu çeşit hareket tahrimen mekruha girer. Sünnet-i gayr-i müekkede, müstehap ve menduplardan birini terk etmek ise tenzihen mekruha girer. Meselâ tadil-i erkân namazın vaciplerinden birisidir. Rükûdan sonra tam olarak doğrulmadan secdeye varmak tadil-i erkânı terk sayıldığından tahrimen mekruh işlenmiş olur. Fakat, namazda göğü yummak gibi bir hareket tenzihen mekruha girer. Tahrimen mekruhlar namazın sıhhatine zarar verdiği, sevabını azalttığı halde, tenzihen mekruhlar için aynı şeyler bulunmamaktadır. Bilerek ve kasdî olarak yapıldığı zaman belki ibadetin faziletine bir eksiklik getirse de, esas itibariyle namazın kendisine, sıhhatine bir zarar vermez. Pijama veya gecelikle namaz kılmaya gelince; Mehmed Zihni Efendi Nimet-i İslâm isimli eserinde, "Namazda müstehap olan, giyilmesi âdet olan bir elbisedir. Çünkü, mütevaris olan odur. Yani Resul-i Ekrem Efendimiz, Sahabe-i Kiram ve İslâm ulemâsı hep kendi bölgelerinde giyilmesi âdet olan elbiseyle namaz kılmışlardır. Gecelikler de lübs-ü mutad olmakla (giyilmesi âdet olan bir elbise) olmakla, onunla namaz kılmakta kerahet olmaz" der.1 Buna göre erkeklerin pijama veya eşofmanla, kadınların da tesettürü sağlayabilecek şekilde dikilmiş olan gecelik ve sabahlıkla evlerinde namaz kılmaları mekruh olmaz. Dürer gibi bâzı fıkıh kitaplarında “siyab-ı bezl ile namaz kılmak mekruhtur” denir. Bunun mânâsı, evin dışında giyilemeyecek kadar pejmürde ve hırpânî olan bir elbisedir. Bundan, kirli, sâdece ev işlerinde giyilebilen bir elbise veya büyüklerin yanında giyilemeyen elbise mânâsını anlayanlar da vardır. Böyle bir elbise ile namaz kılmak ise sâdece tenzihen mekruhtur. Askılı atletle namaz kılmak ise, namazda bulunması gereken ciddiyete pek uygun düşmez. Namazın sıhhatine bir zarar vermemekle beraber, bunun üzerine bir gömlek giymek daha münasip olur. 1. Nimet-i İslâm, s. 579 (Osmanlıca nüsha) ------------------------------------- Değerli Kardeşimiz; Meşrû bir mazeretin dışında namazı kazâya bırakan kimse, bir hatâ işlemiş ve günaha girmiş olur. Bu uitibarla kazâya kalan namazın, en kısa zamanda kılınması gerekir. Çünkü beş vakit namazın edâsı farz olduğu gibi, kazası da farzdır. Kazâya kalan namazın kılınmasıyla sadece borç ödenmiş olur. Günahın affedilmesi için de ayrıca tevbe istiğfar etmek lâzımdır. Namaz borcundan bir an evvel kurtulmak için, hakkında Peygamberimizin hadisi bulunmayan nâfile namazların yerine kaza kılmak daha isabetli olur. Ancak, Hanefî mezhebine göre, hakkında hadis bulunan nafile namazların yerine kaza kılmak uygun değildir. Bu hususta Hanefî fıkıh kitaplarında şu hüküm yer alır: “Kazaya kalmış namazları kılmak, nafile namaz kılmaktançok daha ehemmiyetli ve çok daha uygundur. Fakat beş vakit namazın sünnetleri, kuşluk, tesbih, tahiyyetü’l-mescid ve evvabin namazı bundan müstesnadır. [Yani bu sünnet ve nafileler kaza namazları için terk edilmezler.>”1 Herşeyden evvel, namazlardan önce ve sonra kılınan sünnetler bir yerde farz namazların tamamlayıcısı hükmündedir ve Peygamberimizin (a.s.m.) şefaatine vesiledir. Bunun için,namazını kazaya bırakan kimse bir yandan namazlarını kaza etmekle borçtan kurtulurken, diğer taraftan da sünnetleri kılarak Peygamberimize olan bağlılığını göstermiş olur. Mesele Hanefî mezhebine göre böyle iken, diğer üç mezhebe göre, kaza namazı olan bir kimsenin nafile namazları ile meşgul olması, sünnet kılması caiz değil, haramdır. Mâlikî mezhebine göre, üzerinde kaza namazı bulunan bir kimsein nafile namazı kılması haramdır. Ancak beş vakit namazların sünnetleri ile tahiyyetü’l-mescidin kılınabileceğine dair ruhsat vardır. Bunların dışında meselâ teravih namazı ile meşgul olunduğu takdirde sevap alınsa da, kaza namazı geriye bırakıldığı için günah işlenmiş olur. Şâfiî mezhebine göre de, üzerinde kaza namazı borcu olan bir insanın, bu namazları kılıp borcundan kurtuluncaya kadar gerek beş vakit namazların sünnetlerini, gerekse diğer nafileleri kılması mekruhtur. Çünkü bir an önce kazaların kılınıp bitirilmesi gerekir. Hanbelî mezhebine göre ise üzerinde kaza namazı olan bir kimsenin nafile ile meşgul olması haramdır. Ancak vitir ile beş vakit namazın sünnetlerini kılması caizdir. Fakat, kazaları çoksa bunları da kılmayarak kaza namazlarıyla meşgul olması daha iyidir. Yalnız sabah namazının sünneti bundan hariçtir, onu kılmak gerekir.2 Netice olarak; kaza namazları fazla olan Hanefîlerin sünetleri terk ederek kaza namazı kılmalarında bir mes’uliyet olduğu söylenemez. Gerek vakit namazlarının, gerekse diğer nafilelerin yerine kaza namazının kılınmasının uygun veya evlâ olmaması demek, “Sünnetyerine kaza kılmak caiz değildir” mânâsına gelmez. Ancak bununla beraber kaza namazları fazla olmayan kimseler ise her farzdan sonra bir vakit kazâ namazı kılmayı alışkanlık haline getirirlerse güzel bir âdeti devam ettirmiş olurlar. Ayrıca Cenab-ı Hakkın mahşer günü eksik gelen farz namazları sünnetlerle tamamlamayacağı hususunda rivayetler bulunduğunu da hatırdan çıkarmamak gerekir. 1. Mevlânâ eş-Şeyh Nızâm. el-Fetâvâl-Hindiyye. (Bulak: Matbaa-i Emiriyye, 1310), 1:125; İbni Âbidin. 1493; el-Mezahibü’l-Erbaa, 1:492; Halebî-i Sağîr, s.349. 2. el-Mezahibü’l-Erbaa, 1:492. Şeytandan Allah’a sığınmak nasıl olmalıdır? Şeytanı Zayıflatmak... Şeytan görünmeyen ve nereden geleceği bilinmeyen bir düşman olduğundan, onun desise ve vesveselerinden Allah’a sığınmak, bizim gibi aciz kullar için oldukça önemli bir husustur. İnsan için şeytanın kendisinden kurtuluş yoktur. Kurtulmak demek imtihan sırrının kalkması demektir ki, bu da yaratılış hikmetimize zıt bir durumdur. Bundan dolayı şeytan hayatı boyunca ona musallat olur, vesvese vermeye çalışır. Resûl-i Ekrem (sav) bu hususta: "Sizden herbirinizin bir şeytanı vardır" buyurmuşlardır. Mü'min için şeytantan kurtuluş bulunmamakla beraber, onu kendinden uzaklaştırmak ve zayıflatmak için çareler vardır. Resûl-i Ekrem (sav): "Yolculukta insan devesini zayıflattığı gibi, mü'min de şeytanını zayıflatabilir" buyurmuştur. Şeytanın vesvesesi, Allah'ı anmak ve O'ndan yardım dilemekle giderilir. Felâk sûresinin tefsirinde Mücahid der ki: "Hannas olan Şeytan kalbe yerleşir. Allah'ı zikrettiği vakit toparlanıp kaçar, kalp gaflete dalınca yeniden faaliyete geçer. Âdeta karanlık ile aydınlığın çarpışması gibi çarpışıp dururlar. Aydınlığın gelmesiyle karanlığın gitmesi gibi, Allah'ı hatırlamakla Şeytan uzaklaşır. Bu sırra işareten Kur'an'da: "Şeytan onlara galebe çaldı da, Allah'ı zikri onlara unutturdu" (Mücadele, 19) buyrulmuştur." Şeytanı Zayıflatma Yolu Ebu Hüreyre anlatıyor: "Bir gün bir mü'minin şeytanı ile bir kâfirin şeytanı karşılaşırlar. Kâfirin şeytanı yağlı, semiz, parlak ve temizdir. Mü'minin şeytanı ise, zayıf, pis, kirli ve çıplaktır. Kâfirin şeytanı, mü'minin şeytanına: — Bu ne hâl? diye sorar. Mü'minin şeytanı: — Ne yapayım, bir adama düştüm ki, adam yiyeceği zaman besmeleyi okur, ben aç kalırım. İçeceği zaman besmeleyi okur, ben susuz kalırım. Giydiği zaman elbiseyi besmele ile giyer, çıplak kalırım. Temizlendiği zaman besmele ile temizlenir, ben de pis kalırım, der. Bunun üzerine kâfirin şeytanı da: — Ben öyle bir adam ile arkadaşım ki bunlardan hiçbirisine besmele getirmez. Yemesinde, içmesinde ve giymesinde ben kendisine ortak olurum, der." (Gazalî, İhyâ, III). Şeytanın şerrinden Allah'a sığınmayla alakalı Kur'an-ı Kerim' de pekçok ayetler bulunmaktadır. İşte bu konudaki ayetlerden bazıları: “Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir.” (7:200); “Ve de ki: Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım! Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım, Rabbim!” (23:97-98.) Bu ayetlerde şeytanın, özellikle ibadet esnasında insana gizlice sokulup vesvese vereceğine ve kışkırtarak hayırlı işlerden alıkoyup günaha sevk edebileceğine işaret edilmektedir. Özellikle Kuran okumaya başlandığı zaman insanın aklını, fikrini dağıtıp okuduğu Kurandan etkilenmesini önlemek için çeşitli vesveseler ortaya atan, hatta “böyle Kuran okunmaz” dedirterek, Kuran okumaktan vazgeçirmek ister. Onunbütün buy oyunlarına karşı da yine Allah’a sığınmamız isteniyor: “Kur'an okuduğun zaman o kovulmuş şeytandan Allah'a sığın!” (Nahl, 16/98.) Burada istenen şey, Kuran okumaya başlamayacağımız zaman “Euzü billahi mine’ş-şeytan’ir-racim” diyerek, önce “Allah’ın rahmetinden uzaklaştırılmış ve cennetten kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım” duasını okumaktır. Özellikle ilim tahsil etmek ve ibadet yapmak isteyenler şeytanın tasallutuna karşı Allah’a sığınmalıdır. Ancak bu yolla o sinsi düşmanın şerrinden korunabilirler. “Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işiten, bilendir.” (Fussılet, 41/36) Şeytani düşüncelerin sınıfı ve sınırı yoktur. O her şeye karışmak, her şeyi bulandırmak ister ve kendisine uyduğumuz şeyler küçük de olsa bunlardan memnun olur. Çünkü onun ileriye dönük yatırımları vardır ve bunun daha büyüklerini yaptırmayı planladığı için önce ufaktan ufağa bizleri yoklar. Birinci günahı işlettiği zaman büyük bir zafer kazanmış gibi sevinerek çığlık atar. Zira şeytanın çağırdığı birinci basamağa çıkan ikinciye daha kolay ve daha rahat çıkacaktır. Şeytandan Allah’a sığınmak, sadece normal insanlara mahsus bir şey değildir. Ondan Peygamberler, veliler ve salih kimseler de Allah’a sığınmışlar, dua ederek onun rahmet kapısını çalmışlardır. Zaten Kuran-ı Kerimde; “De ki: Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?” (25:77); “Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.” (40:60.); “El açıp yalvarmaya lâyık olan ancak Odur. Onun dışında el açıp dua ettikleri onların isteklerini hiçbir şeyle karşılamazlar. Onlar ancak ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu açan kimse gibidir. Halbuki (suyu ağzına götürmedikçe) su onun ağzına girecek değildir. Kâfirlerin duası kuşkusuz hedefini şaşırmıştır.” (13:14) ayetleriyle müminler Allah’a dua etmeye ve ona sığınmaya davet edilmişlerdir. Şu da unutulmamalıdır ki, “Rızasını kazanmak için, korkarak ve umarak, gizlice, haddi aşmadan, darlık ve bolluk zamanlarında” (1) Allah’a dua etmek bizim için bir görevdir ve bunu Rabbimiz bizden istiyor. Zira dua, aynı zamanda bir ibadettir. (1) Bakınız: Ra’d, 7/55-56; Ra’d, 7/205-206; Kehf, 18/28; Secde, 32/16.
 

Bugün 15 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol